22 Aralık 2016 Perşembe

Beşlere Karışmak

Şimdi içimde
senle şarkı söylemekler var
Ancak saatin sesi
bastırıyor hevesimi

Affet beni tanrım
çok sözünden çıktım
çok sözümden döndüm.

Karıştım yine beşlere
yine bağlandı sonumuz
geceye yanan 
sigara eşliğinde bir türküye

Bildiğim yalnız
Senle ben bizken güzeliz
Ve uzaklara öyle dalınmaz sebepsiz
Anladım ki sen
güzelsin hala bizsiz
Olsun.
Sensiz ben de içer güzelleşiriz. 




10 Ekim 2016 Pazartesi

Bu sıra neyi istiyorum biliyor musunuz?

Bu sıra neyi istiyorum biliyor musunuz?
Aralarına dalıp durun hak etmiyorsunuz demeyi
İsimleri öyle sığ şekilde savruk zikretmeyin demeyi
Bu sıra neyi istiyorum biliyor musunuz?
Otobüsün peşinden koşmamayı
Komşumu rahatsız etmemeyi
Bu sıra neyi istiyorum biliyor musunuz?
Ölüp ölüp dirildikten sonra bir karar vermeyi
Gönlüm bağlı papatyadan geçmeyi
Bu sıra neyi istiyorum biliyor musunuz?
Birine bağlı olmadan kendim olabilmeyi
Kendim olurken komşumdan geçmeyi...

27 Eylül 2016 Salı

Mavi

Ey benim alacalı muhteşem yalnızlığım
Mavi koydum adını
bağışla en çok severken yeşili
Seni güzel yapan bir parça sarıyken
batınca güneş
kesilirdin kapkara kederden
Adın büyük gelir göğe
taşımaz kelimeler seni şiire

Ey benim güneşsiz yalnızlığım
Madem inatsın maviye
kat bir yalnızlık daha kendine
düş gökyüzünden yağ denize

Büyü, daha da büyü mavi
çünkü adın büyük gelir göğe
doldurmalısın denizi.

16 Eylül 2016 Cuma

Gökten Yere

Bir zamanlar
yeri yerinden oynatan kalbim
Şimdi bir kalemi bile titretemiyor.

Düştüm, gökyüzünden dünyaya
Şimdi sigaralar birbiriyle yarışır.
Yatsam çimene
çekilirim toprağa
Girdiğimde avucuna
Vardığım gibi cennete.
Önceleri
Düştüm gökyüzünden
Şimdi
Bir adım bile yok.

Ah yalnızlığında
Tanrı'ya özenen bendim!
Vahiyin midir bu şiirler?
Hala tanımazlarsa sevgiyi
neye durur ateş kalbin?


2 Eylül 2016 Cuma

Yersiz Soluk

Her gün küfrederek işine gitti
oysa zorunda olmazdı,
olmasaydı babası
serserinin teki.

Ve derin derin soluyup burnundan
Ait değilim buraya derdi
çıkarmaya çalışırken tabaktaki lekeyi.

Her gün gülümserdi
beş para etmez insanlara zoraki,
kemirince adını patronu
içinden gebertirdi onu.

Ve derin derin soluyup burnundan
Ait değilim buraya derdi
Ensesinde gezince patronun nefesi.

Dertleri yerine meşgul etsin diye aklını
çok sevdiği sigarasını bırakmıştı.
Bitiyordu yaz da
gömülüyordu adam kışa.

Ve derin derin soluyup burnundan
ait değilim buraya derdi
yarım bırakıp yazdığı şiiri
başına giderken işinin.

22 Ağustos 2016 Pazartesi

Oyuncak Bebekler

Önce oyuncak bebekler gider
sonra yemeğin ayarı kaçar
Ev giderek büyümeye başlar
duvarlar üstüne geldiği halde.

Gece geç saatte gelmeye başlarsın
gözün gider uyuyanlara
Çıkarıp atarsın önce
ölü deriymiş gibi kıyafetini
oyuncak bebekler çoktan gitmiş.

Ayakların davul olmuş
nefret ettiğin o işten dönünce.
Ellerin paramparça,
ruhunu hiç sayma.

Sonra anlıyorsun ki
Oyuncak bebekler bir veda bile etmemiş
Sorması ayıp suçu neymiş?
Ardından elbiseler
Bak görürsün
Oyuncak bebekler gibi onlar da gider.

Tanrı gibi insandı,
insan beşerdi, şaşardı.
Büyüttü seni avucunda
sen de onu gözünde.
Sonuçta insandı.
İnsan.
Kutsalını kaybetmiş
sıradan bir insan.

Ya sen?
Neyin kaldı?
Adını verdin
Geçmişini geçtin
Ya sen?
Neyin kaldı?

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Göğe Bakma Durağı Bekleyenleri

Çok düşündüm kimim nerdeyim? 
Neydi adımın karşılığı 
Kimeydi bu yazılan şiirler? 
Sen hatırlattın bana
İçimde sevgiye dair ne kaldıysa 

Hayatımızın en yeşil durağında kaldık 
gördüğümüz açık mavi gökyüzü 
dilimizdeyse papatyaların hasreti

Nerede kaldı ezbere söylediğimiz spontane şiirler? 
Şimdi bir kafiyenin derdi kadar oldu sigaramız. 
Son bir sorum kaldı sana Turgut Abi
Söylesene çok bekler mi Turgut'lar Tomris'ini?

3 Ağustos 2016 Çarşamba

Aptal

Şimdi kal olduğun yerde
bir şey bilmiyormuş gibi
aptalı oynamaya devam.

Gitsen hain olursun
kalsan aptal.
Ama sen yine de kal olduğun yerde.
Bir şey bilmiyormuş gibi
aptalı oynamaya devam.

Gülümse herkese.
Belli etme yükselen nabzını
sinirden kaskatı kesilen kaşlarını
belli etme bir bavul merakını
sakın ola belli etme sırrını.
Şimdi kal olduğun yerde
bir şey bilmiyormuş gibi
aptalı oynamaya devam.
Çünkü gitsen hain olursun
kalsan aptal.
En iyisi mi sen
aptalı oynamaya devam.

18 Temmuz 2016 Pazartesi

Yanlış Zamanlama


Ve ben
henüz yirmili yaşlarımın başında
sana denk geldim.
Bu yaşımda heba ettim seni.
Ziyan ettim.
Bir rüzgar misali geçtik ömrümüzden
Sen sarsıldın
ben yıkıldım.
Güçlü ve kararlı olamadım senin kadar.
Her fırsatta dertlendim.
Sana bu yaşımda rastlamama kederlendim.
Gelmemeliydin
en azından.
şimdi gelmeliydin.
İnan karşılığı yok sözlüklerde.
Tarifi yok bunun şiirlerde.
Senin
benim
inan tarifi yok.

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Yeni bir başlangıç için ideal

Kendine ait para eder ne varsa sat
Sadece gidiş ve bir aylık kiraya eder.
Bakkala diye çıkıp
otogarın yolunu tut mesela
Yeni bir başlangıç için ideal.

Yeni bir iş yeni arkadaşlıklar
Yeni bir isim yeni bir geçmiş.
Ne varsa seni bugüne getiren
Sat, değer mi? Olabilir.
Küçük yalnız bir ev
Küçük yalnızca bir yatak.
Yeni bir başlangıç için ideal.

Fazla şeye ihtiyacın yok.
Bıraktığının yükü hafifletir seni.
Ne varsa seni bugüne getiren
Ne varsa bugününde olan
sat, değer mi? Olabilir.
Ama şu kesin ki
Yeni bir başlangıç için ideal.

Yeni bir isim bul kendine
Kitaplarda yazanlardan
söyle afilli bir şey
Yeni bir geçmiş yaz kendine
Sat sat sat
Neyin varsa kimin varsa sat hepsini
Yeni bir başlangıç için ideal.

Unutmana da gerek yok
Eşini dostunu akrabanı
Yeni birisindir sen
Merhaba de o bencil herife.
Kolayı seçip
kaçmayı bile beceremezsen
olduğun yerde yüzün de
gideceğin yerde dönüşün de olmaz.
Ama hala kararlıysan
Sat ne varsa
Yeni bir başlangıç için ideal.

3 Temmuz 2016 Pazar

Papatya

Yeşil çimen üzerinde sıralandı hepsi.
Gül, yasemin, karanfil ve begonvil.
Yeşil çimen üzerinde sıralandı hepsi.
Tamam dediler sensin.
En güzeli sensin.
Pırlanta taç yakışır
sarı saçlarına
Ve sen yakışırsın
en çok aşka.
Yeşil çimen üzerinde sıralandı hepsi.
Gül, yasemin, karanfil ve begonvil.
Hepsi sıralandı
papatya karşısında.
Yağan yağmur sanadır
Biz uyakken şiire
bu aşk sanadır.
Sanadır yeşiller
sanadır mavililer.
Güneşe aldanma.
O değil mi?
bırakmayan seni yaza...
Sancısına rağmen
dayan sen kışa.

Papatya
Papatya

Papatya

Papatya
Papatya

Kaldık öyle ayrı gayrı.
Geçsin yaz gelsin bahar.
Sen de doğ papatya.
Kalk uyuduğun yerden.
Bilirim rahat değilsin.
Gerek yok tacını yolmaya.
Sen seviyorsan döner dünya.
Gelişi güzel papatya.



30 Haziran 2016 Perşembe

Dört Yanım ve Ben

Serpilsin dört yanıma
tanımadığım insanlar
ben yine bulurum.
Ben yine bulurum diyorum çünkü
papatya dökmüştüm 
adım başına...

Serpilsin dört yanıma
tanımadığım insanlar
ben yine bulurum
ben yine bulurum içecek bir konu.
Dert bu.
Daha bol ne var?

Serpilsin dört yanıma
tanımadığım insanlar
ben yine bulurum
benzetecek birini.
Ya gözleri
ya elleri
ya başını alıp gidişi.
Ben yine bulurum
hatırlatacak birini.

Serpilsin dört yanıma
tanımadığım insanlar
sofralar kurulsun
türküler çalınsın.
konu gelsin dolaşsın
sevdaya dayansın.
Ben bulmasam da 
gider onlar bulur.

Karışıyor aklım,
dalıyor aşk bakiri gözlerim
ve adın yalnızca bir meydir bana.


25 Haziran 2016 Cumartesi

Dua

Bir şey hissedemez oldu adamın yüreği.
Ne korku ne sevinç
ne yorgun ne dinç.
Kalkıyor yatağından bir öğlen vakti
ama uykusu sürüyor hala.
Kahvaltı niyetine iki lokma ekmek
bir de üzerine sigara.
Adım adım ezberliyor odasını
dört duvar kadar soğuk ruhunun yansıması.
Kendi kendini cezalandırıyor adam sanki
hücresinden çıkmıyor dışarı.

Aldı kağıdı kalemi
başladı soylu yakarışına.
O bilendir beni
Hatta benden daha iyi.

Tükürüp attığından beri
soludum yenilgiyi.
Biliyorsun aramız bozuk
karışmıyoruz işimize.
Seversin yedirmeyi
ettiğim büyük yeminleri.
Öyleyse yeni bir
yemin zamanı şimdi
Sevemem artık kimseyi

23 Haziran 2016 Perşembe

Postalanacak Şehir

Terk mi edeyim yaşadığım şehri?
Vereyim mi sana sevdiğim şeyleri?
Moda'yı, Rıhtım'ı,
Turgut Uyar'ı
henüz yazmadığım şiirleri
ve Düş Sokağı Sakinleri'ni...
Her yanım ölmüş anı kokuyor artık
Uzuyor yolum
geçmemek için
avucunu öptüğüm sokaktan.
Ve üzüyor yolum
Çıkmadığı için
Seni getiren hatıradan.

Aceleden unutmuşsun
tüm bıraktığın anıları
Bari beni de unutmasaydın
giderken yanına almayı.

Al şu tütünden sararan parmaklarımı
Al şu geceyi sabah edişlerimi
Al şu ahımı
Al ne varsa senden gelen
Al da sonunda
kalayım bir başıma.

Ah bu ben
yemin bozmak işten bile değil artık.
Ve sakın unutma
sen de suçlusun en az benim kadar.
Bu beni son görüşün demiştin
ben cebine gizliden
mutlu olasın diye
bir şiir koyarken.
Bu halim hiç sensiz değil
Bu nasıl gidiş ki
Çıkıyorsun yoluma
Gözümü kaçırdığım her anda.

21 Haziran 2016 Salı

Sarhoşluğa Hasret

Hayatım boyunca hep sarhoş olmayı dilerim.
Bu kederden dağıttığım yada keyiften türküler söylediğim rakı masasındaki bir sarhoşluğundan ziyade daha çok mutluluk sarhoşluğudur. Aptal aptal sırıtayım mesela elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırayım öpmek için en doğru an işte tam bu andır diye geçireyim aklımdan. Hayatım boyunca hep sarhoş olmayı dilerim. Kadının sesinden çok kalbimin ritminin sesini duyduğum anın sarhoşluğu... Dizlerine yatıp parmaklarını öptüğümde olduğum gibi bir sarhoşluk.
Öyle aşksız kaldık ki şu günlerde şiire bile bahane arar olduk. Nerede kaldı o ezbere söylediğimiz spontane şiirler? Şimdi bir kafiyenin derdi kadar oldu sigaramız. "Benden daha çok kimse sevmeyecek seni" sözüne karşı dimdik kesildik. Bize yaraşan da buydu ya. En çok sevmek yerine en güzel sevenlerden olduk biz. Öyle aşksız kaldık ki şu günlerde nasıl sevdiğimizi unuttuk.
Kime huzurum dediysek ilk kaçan huzurumuz oldu. Gurur onur bunlardan bahsetmiyorum bile. Aşkın adı geçtiği yerde bunlar durur mu? Yine de bir şey öğrendim bugün. Aşkın olduğu yerde huzur da pek bulunmazmış.
Peki bu huzursuz günlerde
Aşk nerede?

15 Haziran 2016 Çarşamba

Tanıdık Bir Adam

Bir adam tanıdım
kendine verdiği
ev hapsinden fırsat buldukça
çıkıp sokağa
papatya toplar gibi
şiir toplayan.
İyi adamdı Allah şahit ya.
Biraz hastalık hastası
biraz da aşk bağımlısı.

Bir adam tanıdım
gençliği ağaran saçlarına varmadan
ve bir anı
bir anına tutmayan.
Duvarlara çarpardı kahkahası
ve hüzünlenirdi birden bitmeden yankısı.

Bir adam tanıdım ince mi ince
içine dokunurdu sözleri onu dinleyince.
Severdi dostlarla felsefe yapmasını
hele biraz da kafası güzelse.
Bir adam tanıdım
tanıdım derken yanıltan
mevzu bahis aşka gelince.
Bir dilim limon atardı çaya
ve gözlerinin içine bakardı konuşunca.

Bir adam... derdi.
Sever miydi
aynı anda
birden fazla kişi?
Bilemedim sustum.
Devam etti adam.
Sever dedi.
Birini derdi gibi sever
birini umudu gibi.
Birini yokluğunda bile sever
birini var olduğundan sever.
Sever dedi adam.
Hepsini bir ayrı güzel sever.
Tümünü birinde görünce
sevmek ne kelime
aşık olur yanar delice.
Kadın bunu görmese bile.

Bir adam tanıdım.
Aşk görmüş sevda görmüş.
Huzur muzur görmemiş.

14 Haziran 2016 Salı

Turgut Uyar'ın Izinden

Ey bilenler anlarsınız beni
bugün pazartesi ve daldığımdan şiire
çayım da soğuyup gitti öyle.
Söyleyeceklerim var dinleyin hele.
Siz bilenler anlarsınız beni.
En çok seven kalandır mutlaka
ve gidene rağmen bekler sigara ucunda.
Ey bilenler, ay sevenler
yıldızlara yükseldiğimizden beri
kim indirebilir bizi?!
Kim olabilir olabilir sevmemize mani?
Ey bilenler, ay sevenler anlarsınız beni.
Mavisiyle
yeşiliyle
yorgun atlarıyla
ve kaçamak öpüşmeleriyle
Turgut Uyar'dır Heybeliada.
Kim inkar edebilir bunu?
Ey bilenler
ay sevenler
Turgut Uyar'ın izinden gidenler
parmağımız sevda tüttüğünden
ve çatlak dudağımızdan şiir döküldüğünden beri
anlarsınız beni.
"Ne iyi"

13 Haziran 2016 Pazartesi

Çekil Kenara

Heybeye konuşursun öyle.
Bilir misin sen?
Bir bir daha 
denktir aşkta beşe.
Bilmeden konuşursun.
Çekil kenara
sen daha çocuksun.

Karanlığıma laf etme.
Bilir misin sen?
Gidince hayatın yeşili 
Olur karanlık, aşkın ebedi rengi.
Çekil kenara 
sen daha toysun.

Serçe de bizim 
telaşı da
Papatya da bizim 
bahar da
En çok sevmek sizin olsun
en güzel sevmek bizde.
Çekil kenara 
seyret bizi 
Zor ama olur ya
bir şey öğrenirsin belki.



Garson Kızın Sabrınca

Şimdi adının geçtiği yerlerdeyim.
Hangi masa senindi?
Ne içmeyi severdin?
Yine senli şiirlere başladım
affet sevdiğim.
Şu kapıyı açıp girer misin
bekletir misin yoksa daha fazla?
Bakıp duruyor yüzüme
garson kız da
verdim zaten son paramı
acı bir çaya.
Çık gel sevdiğim
şu kapıdan gel.
Biliyorsun hala bekliyorum seni.
Şimdi adının geçtiği yerlerdeyim.
Rastgele bir masa seçtim.
Garson kız beni kovana kadar
seni beklemekteyim.

8 Haziran 2016 Çarşamba

Çekil Gözümün Önünden

Çekil gözümün önününden
Zor oluyor böylesi.
Ben ne sanmıştım?
Olur mu hiç ötesi?
Çekil gözümün önünden
Zor oluyor senden geçmesi
Ben ne sanmıştım
Gelir mi senin gibi birisi?

Al sevdiğin şarkıları
ver güzel anıları.
Bu gelgitli ruhum
kaldırmaz bir daha sevmeyi.
Çekil gözümün önünden
zor oluyor seni silmesi.
Sen ne sanmıştın?
Kalır mıyım hep bildiğin gibi?

Boşluğuma gelmiş
sevmişim seni
Bilirsin ne severim
sevilmeden sevmeyi.
Çekil gözümün önünden
Daha fazla göremem kendimi.
Benzeyemezsin bana
bu kadar uzakken hala.

Çekil kenara be kadın.
Bırak da gideyim yoluma.
Òyle yüzüme bakma
Senden başka
hiç kimse yok içimde.




Geçmişin Bizleri

Yıllar sonra çalındı adamın kapısı.
Tanrı'nın bu kez farklı planları vardı adam için.  Adam doymuştu, görmüştü, öğrenmişti. Nasıl davranması gerektiğini ve ne yapıp ne yapmayacağını adı gibi biliyordu. Artık tekrarlamam diyordu hatalarımı çünkü oynadım daha önce bu oyunu. Biliyorum kurallarını. Sözleştiği yere varıncaya kadar çok sayıda düşünce geçti adamın zihninden. Anılarını düşündü. Gülüştükleri vakitleri düşündü. Ne hikmetse özledin mi birini kavuşmaya giderken hiç kötü yanlarına gelmiyormuş insanın aklına. Adam bunu fark etti. İkisi de denizi sevdiği için yine bir deniz kenarında buluşma ayarladılar. Sözleştikleri yer şehrin göbeğinde kafelerin ve mekanların çoklukta olduğu bir yerdi.  Adam sevmezdi birini dinlemeye gitti mi kalabalık ve gürültülü yerleri. Bu yüzden daha sakin bir yer tercih etmişti. Yeşil çimen ve denizin birleştiği yerleri severdi adam. Çünkü birinin birine aşık olması için en uygun yer buralardı. Adamın öyle bir niyeti var mıydı? Emin değildi. Sadece kadının yüreğine tekrar sevebilecek olmasını hatırlatmak  istiyordu. Adam evden çıkmadan en güzel kokusunu sıktı ve her zaman olduğu gibi çantasını alıp yola koyuldu. Aklında buluşma sırasında neler söyleyeceği vardı. Bu tür konuşma provalarını sık sık yapardı. Zaten kadını beklerken yıllar boyunca yaptı bu tür konuşmaları. Bir sinir harbiyle celallenip sanki kadın oradaymış gibi boşluğa savurduğu da oldu kırgınlığını, yüreğine dokunan bir şarkı sonrası sanki kadın oradaymış gibi boşluğa savurduğu da oldu özlemini. İşte tüm meselesi buydu adamın. O kadın yerine boşluğun olması. Sarılmak istediği zamanlar da oldu adamın, sarılmadı boşluğa. Öpmek istediği zamanlar da oldu adamın,  öpemedi boşluğu. Her şeyin provası yapılmıştı. Ezbereydi tüm hareketleri. Yıllardır aklında oynadığı tiyatronun gösterim saati gelip çatmıştı işte.  
Buluşma vakti geldi. Adam kadını beklerken cebinden orası burası ezilmiş paketini çıkartıp bir sigara yaktı. Önce bir selamlaşma ardından hal hatır hoş beş. Belki geldiğinde dostane bir sarılma... El sıkışma yavan kalırdı dedi içinden. İki yabancı gibi olmadılar hiçbir zaman. Hep birbirlerinin hayatlarındaydılar ancak birbirlerine hiç dokunmadılar hepsi bu. Sigarasından uzun soluklu nefesler çekerken gülümsemeyi unutmamalıyım dedi içinden. "Merhaba, hayatımı boka çevirdin ama seni gördüğüme sevindim." temalı bu gülümseme yıllar sonra verilebilecek en güzel ve edepli mesaj olurdu. Adamın  kafasında kırk tilki dolanırken topuk tıkırtıları duyuldu uzak köşeden, geliyordu işte.  Geliyordu işte. 
Yıllar sonra çalındı adamın kapısı. 
Tanrı'nın bu kez farklı planları vardı adam için. Adam ilk görüşte yine yaşadı geçmişi. Hatırlamaktan farklıydı bu. Hissediyordu her şeyi.  Az önce aklına gelmeyen kötü anılar yüreğini darlıyordu adamın.  Adam doydum sanıyordu, ölüyordu açlıktan. Adam gördüm sanıyordu her şeyi, körmüş de yeni açılmış gözleri. Adam öğrendim sanıyordu, nasıl davranması gerektiğini ve ne yapıp ne yapmayacağını adı gibi biliyordu ancak şimdi adını bile bilmiyordu.  Dizlerinin bağı öyle bir çözülmüştüki kadın bir dokunsa ilk rüzgarda denize savrulurdu adam. Şimdi gök yarılsa ve yıldırımlar yağsa adamın üzerine tek kelime etmek ne kelime?! Topuk tıkırtıları kesildi ve kadın yanıbaşında beliriverdi adamın. Adam yıllardır yaptığı provaları unutmuş gibiydi. Tam karşısında duran kadının gözlerinin içine bakıyordu. "Gerçekten sen misin? Bu gördüğüm, adını yaşadığım kadın sen misin?" diye içinden geçirirken bunlardan alakasız bir şekilde "Hoşgeldin" dedi. Kadın nazik bir gülümsemeyle karşılık verince yürümeye başladılar. Kadının ses tonu adamın zihninde gezinip durdu. Beyninin duvarlarında bir o köşeye bir bu köşeye çarparken tanıyamadı adam bu sesi. Sanki yabancıydı kadın ama bu nasıl kelime?! O değil miydi şiirlerine ilham olan?! O değil miydi rakı kadehinde görünen?!
Evet oydu. 
Unutmuştu adam kadının ses tonunu. Ama gülümsemesi bakiydi. O silinmeyecek olandı. Adam yıllar önce güldürebilmişti kadının yüzünü. Yine güldürürdü. Adam niye burada olduğunu ve buluştuklarını bilmiyordu. Kadın yine dertte miydi? Adama bu yüzden mi gelmişti? Yine gülebilmek için mi?
Olabilir. 
Yıllar sonra çalındı adamın kapısı. Tanrı'nın bu kez farklı planları vardı adam için. Adam kapısını açtığında yeminlerini gördü. Adam kapıyı açtığında tövbelerini gördü. Şimdi tükürdüğünü yalamak zamanı. Bu iş anca aşıklara yaraşırdı. 
Aşk mat olmamak için vezirini feda etmektir. Adam ölmemek için  kadının gözü önünde gururunu, onurunu yerle bir etti.
Oysa kadın aşkın diğer tarafıydı. Adam Mecnun'u yenmek için, Ferhat'ı geçmek için Adam olmak için "Hoşgeldin" dedi kadına. Bunun için gülümsemesini verdi Tanrı'ya. Her günahın bir cezası vardı. Bu kadının bedeliyse huzuruydu adamın.
Tanrı tüm yeminlerini bozmak için o kapıya kadını yolladı. Şimdi tek bir kelime edebilir misin? Ne kelime?!


7 Haziran 2016 Salı

Şimdi Ne Yapacaksın Benimle?

Hiçbir zaman olmadı 
ne fallarda ne alın yazımızda 
hiçbir zaman buluşamadık 
ne bir şiirin mısrasında 
ne de bir rüyanın ortasında.
Ne yapacaksın benimle kadın? 
Ben değil miydim adınla demlenen?
Hiçbir zaman olmadı ama
Sen değil miydin gündüz düşlerini sevdiren?
Ah kadın söyle 
ne yapacaksın benimle?

Şimdi bir yük olamam omuzlarında
Bir derdin de ben olamam.
Soramam halini hatırını
ve üzülemem derdine.

Yardımına koşamam en çaresiz anında 
Ve tutup kaldıramam seni ayağa. 
Çünkü 
Hiçbir zaman olmayan 
ve olmayacak olansın. 

Bir veda ne kadar zor olabilir?
Tek kelime, iki hece
dolduruyor kül tablalarını 
ve gece gece boğuyor derde.
Tek kelime, iki hece
Şimdi sırası değil bunları konuşmanın 
Eşlik edelim bir şarkının nakaratına 
dilimiz sürçse kırsak döksek şarkıyı 
ziyanı yok.
Anılar lazım bize 
Unutmak için acıyı. 
Şimdi söyle 
Ne yapacaksın benimle? 

4 Haziran 2016 Cumartesi

Hiçbir Şey Diyemeyen Şiir


Bir şeyler yazasım var bu gece
Adı sanı sen olan bir yığın hece
Götürürse elim
anlatır seni.
Çünkü bilirim çıkar en iyi şiirler
en dertli gecelerde.
Bir şey diyemedim.
Çok gülmekten mi yahut ağlamaktan mı bilinmez
alnında derin bir yarık vardı ve
gözünün kenarı aşağı bakardı.
Gece konmuştu saçlarına ve
bir tutam yıldız düşmüştü sözlerinin sonuna.
Ve ben bir şey diyemedim.
O bahsederken dünyanın acısından
doymuşluğun tadından.
Ben geçecek diyordum.
Bitecek ve göreceksin.
Daha derin konuşunca o
hissettim onu.
Ve ben hiçbir şey diyemedim.
Severdi şiirleri.
Adını dahi duymadığım
 şiirler okurdu ezberden.
Şaşırır kalırdım öyle masanın ucunda.
Nasıl olur derdim
Yılgın birinin yüreği 
olur böyle diri?
Bitirince o şiiri 
Ben hiç mi hiçbir şey diyemedim.
Gözlerine baktım önce
aynadakine benzerdi.
Ellerini tuttum sonra 
Veda kadar soğuktu. 
Saçlarında gezerken elim
takıldı birkaç mısraya. 
Şiire benzersin niçin böyle betersin dedim.
O da devirip gözünü  dedi
En güzeli de değil midir şiirin üzeni 
O sıra ben hiçbir şey diyemedim. 
Sonra kalktı ayağa. 
Süzüldü masaların arasından. 
Uçar gider gibiydi aklımdan fikrimden.
Ama hiç gitmedi yüreğimden. 
Ben düşerken 
gözünün köşesinden 
Gömdü beni alnındaki derine.
Bir adamın en çok şey söylemesi gereken anda
Ben durup da hiçbir şey diyemedim.

3 Haziran 2016 Cuma

Çünkü biz en çok

İsimlerin hiçbir zaman önemi olmadı aslında.
Çünkü biz en çok sevmeyi sevdik.
Bir gülüş içinde şiirler gezdirdik.
Avuçlarından öpüp yüreğini dinledik.
Adımızı duymamıza gerek yok.
Çünkü biz en çok sevmeyi sevdik.
Ònce şarkı sözleri olmaya başladı daha bir anlamlı
sonra bir şeyler anlatır oldu sigara dumanı.
Gelenin yada gidenin bir önemi olmadı.
Üzüldük elbet
ancak gidene değil
bir daha sevemeyecek olmaktan üzüldük.
Çünkü biz
çünkü biz
çünkü biz
En çok sevmeyi sevdik.

28 Mayıs 2016 Cumartesi

Bir Garip Yorgunluk

Nedir bu ellerimin hali?
Tutacak hali kalmamış elini.
Bir garip yorgunum şu sıra
inkardan mı,
gaybından mı?

Nedir bu bakışımın hali?
Kaçmaktan bir hal olmuş.
Görmez hiçbir şeyi.
Aldatır gönlüm
aklımı fikrimi.
Saflıktan mı,
sevgiden mi?

Bir garip yorgunum şu sıra
yüzüm düşüm darmaduman.
Nedir bu halim?
Senden mi?
Benden mi?